Pornografinin insan psikolojisine verdiği zararlar özetle kendisini daha değersiz hissetmesi, değer yargılarının değişmesi, yalnızlaştırması, şiddete ve suça meyillendirmesidir. Psikolojinin psikolojiye verdiği zararlar şunlardır:
Öze Dair Her Şeye Zarar Vermesi:
Pornografi kişinin öz saygısına, sevgisine, güvenine ve yeterliliğine; kısaca özüne dair ne varsa zarar verir. Pornografi bağımlılarında aşağılık kompleksi ve “başaramam” düşünceleri sıkça görünmektedir.
Zihni bulanıklaşan, farkındalığını kaybeden ve tabiri caizse moronlaşan kişi davranışlarındaki kontrolünü yavaş yavaş kaybeder. Davranışlardaki bu kontrol kaybı ruh hali etkilemektedir. Çünkü ruh hali davranışlarımızdan etkilenmektedir. İyi bir şekilde ders çalışır ve bunu birkaç gün sürdürürseniz beyniniz: “Uzun vadeli mutluluğum, amaçlarım için ders çalışmam gerekli ve ben düzenli çalışıyorum. Dün çalıştım, bugün çalıştım ve yarın da çalışacağım. Sonucunda da istediklerimi elde edeceğim, başarılı olacağım” diyecektir. Gelecekten ümitlenen beyin mutlu olacaktır.
Bu işleyiş tam tersi şekilde de gerçekleşebilir. Ders çalışmanız gerekiyorsa ve siz uzun bir süredir sorumluluklarınızdan kaçıyorsanız beyniniz bu sefer: “Epeydir ders çalışmıyorum, başarmam için ders çalışmam gerek, bu şekilde başarılı olamam” diyecek ve gelecekten ümitsizlenecektir.
Sadece pornografide değil, tüm bağımlılıklarda kontrol kaybı yaşanır. Bağımlılıkta başlayan bu kontrol kaybı hayatın her alanına yavaş yavaş etki eder. Pornografinin beyine verdiği zararı incelerken ödül sistemi için ne demiştik? Ödül sistemi normal şartlarda hayatta kalmamızı sağlar ve hayatımızı zenginleştirecek aktiviteler için bizi teşvik ederken sistemin bozulmasıyla yalnızca bağımlılık yaratan madde ya da davranış için çalışmaya başlar.
Ödül sisteminin bu değişimi kimi bağımlılıklarda hızlıca, kimi bağımlılıklarda da yavaşça gerçekleşir. Hızlıca gerçekleşecek bağımlılıklarda, örneğin eroin, maddenin şiddeti nedeniyle kişi bu durumu başlangıçta anlayamaz. Yavaş gerçekleşen durumlarda ise kişi değişimin yavaşlığı ve maddeye ya da davranışa olan algısı sebebiyle durumu anlayamaz. Örnek olarak sigaranın zararlarının bilinmediği dönemi ele alabiliriz. Geçmişte biliyoruz ki sigara zararsız, hatta faydalı bir ürün olarak görülüyordu. Sigara ait bu algı zararları değiştirmiyordu, hatta daha fazla kullanım nedeniyle tüketiciler daha fazla zarar görüyordu ancak sigaranın zarar vermeyeceğini düşündüklerinden etkileri farklı etkenlerle bağdaşlaştırıyorlardı.
Pornografide de bu durum geçerli. Pornografi toplumumuzda sıradan, zararsız bir aktivite olarak görüldüğü için pornografiye başlayan gençler, ki bu gençlerin beyinleri çok genç olduklarından ne iradeleri ne de bilişsel fonksiyonları yetişkinler kadar güçlü değildir, sadece zevk aldıklarını sanıyorlar. Problemler oluşmaya başladığında ise bunun pornografiden değil, başka nedenlerle gerçekleştiğini sanıyorlar.
Psikolojideki bu yavaş değişimin ilk aşamalarından biri kişinin öz benlik algısındaki değişimdir. Öz güvenin, öz saygının, öz sevginin, öz yeterliliğin bir diğer önemi ise çevrenizdekilerin sizin için sahip olduğu algıyı şekillendirmesidir. İnsanlar siz kendinize güvenmedikçe size güvenmez, kendinize saygı duymazsanız size saygı duymaz, kendinizi sevmezseniz sevmezler. Bu kavramları güçlendiren kişinin çevresinde yarattığı algı da güçlenecektir.