Günlerdir bir çölde yaşamakta olduğunuzu, kavurucu sıcakta yalnız başınıza bir sağa bir sola gittiğinizi hayal edin. Aniden bir vaha çıkıyor karşınıza, fakat suyu tuzlu. Çok uzun süredir ağzınıza bir damla bile su girmedi ve susuzluğunuzu gidermediniz, bu sebepten dolayı tuzlu olsa bile karşınıza çıkan bu su aklınızı başınızdan alıyor. Peki içer miydiniz?
Büyük ihtimalle içmemelisiniz. Çünkü, tuzlu suyu içmek sizi daha önce olduğunuzdan daha da susuz bırakacaktır. Hatta içtiğiniz tuzlu suyun miktarı belli bir sınırı aşarsa bu sizi öldürebilir bile. Ne kadar cezbedici görünse de tek işlevi size zarar vermek ve sizi onu içmeden önce olduğunuzdan daha kötü bir durumda bırakmak olacaktır.
Benzer bir şekilde, birçok insan arkadaşlık ve insan etkileşimi ihtiyacını gidermek amacıyla anlık olarak pornoya başvuruyor. Belki hayatlarında bir boşluk vardır, belki üzgün ve yalnız hissediyorlardır. Ve porno kısa bir anlığına da olsa insan etkileşimi hissiyatı vererek bu boşluğu doldurabilecekmiş veya bu duyguların yok olmasını sağlayabilecekmiş gibi görünüyordur. Ne yazık ki araştırmalar pornonun; bireyleri, izlemeden önce olduklarından daha kötü bir duygu durumunda bıraktığını gösteriyor.
Zaman içinde, tüketiciler hiç olmadıkları kadar depresif, yalnız, sosyal bakımdan izole ve kaygılı birine dönüşebiliyorlar. Pornonun buna değmediğini gösteren araştırmalara destek çıkan sayısız kişisel tecrübeye şahit oluyoruz her gün.
Depresyon
“Bir birey pornografi döngüsünde aşırı zaman geçirirse, bu süre zarfı; depresif, küçük düşürücü, kendinden nefret etmekle dolu bir deneyimden başka hiçbir şey olamaz.”, diyor Dr. Gary Brooks, 30 yıldır porno bağımlıları ile çalışan bir psikolog.
Pornografinin mi yoksa depresyonun mu daha önce geldiğini söylemek zordur. Ancak pornografiye genellikle üzüntü, korku, öfke ya da can sıkıntısı gibi duyguların şalterini kısa süreliğine kapatmak için başvurulur. Bu alışkanlık hızlıca depresyona ya da hâlihazırda var olan depresyonun daha da kötüye gitmesine sebep olabilir. Bu durum “tavuk mu yumurtadan çıkar yoksa yumurta mı tavuktan” bilmecesine benziyor: Hangisinin daha önce meydana geldiğinden pek emin değilsin, fakat hangisi olursa olsun durum oldukça kötü.
Pornografi beyni dopamine boğar ve iyi hissetmemizi sağlar. Dopamin, uzun süreler boyu salgılanmaya devam ettikçe, bu iyi hissettiren molekülün etkileri giderek daha az hissedilir. Bu da insanları, tatmin olmak için sık sık hardcore porno izlemeye iter.
Birçok insan için porno alışkanlığı, mutluluk duygusunun yerini doldurmaktadır. Bir tüketici üzüntü duygusunu cinsellik içeren resimler ve videolar ile kendi başına tedavi etmeye kalktığı zaman; bu kişi kendini bir sevgiliyle, arkadaşlarıyla ya da toplumla gerçek, sahip olmaya değer ilişkiler kurmaktan mahrum bırakır. Günün sonunda, ne kadar porno izlerseniz izleyin hayat problemleri ortadan kaybolmayacaklar. Aslına bakılırsa; araştırmalar gösteriyor ki pornografi, hayat problemlerinizden bir başkası olup çıkacaktır.
Sosyal İzolasyon
Bir yazar ve politik aktivist olan Naomi Wolf, üniversite öğrencileri ile ilişkiler üzerine konuşmak amacıyla ülkenin her bir yanına seyahat etti. “Yalnızlık hakkında bir soru sorduğumda hem genç erkeklere hem de genç kızlara derin, üzücü bir sessizlik çöküyor,” diyor Naomi Wolf. Ve devam ediyor, “Beraber olsalar da yalnız hissettiklerini biliyorlar… Ve porno bu yalnızlığın büyük bir parçası. Bilmedikleri şey bu bataklıktan nasıl çıkacakları.” [2]
Pornonun ilişkiler üzerinde devasa ve olumsuz bir etkisi var. İnsanlar olarak bizler, gerçek ilişkiler kurmaya ve başkalarıyla kişisel bağlar inşa etmeye doğuştan meyilliyiz. İlerlemek için sosyal etkileşime ve toplumun bir parçası olduğumuzu hissetmeye ihtiyaç duyarız. Bunlardan mahrum kalındığında tüketiciler, porno aktörlerini ekranda izleyerek anlık kurulan insan etkileşimleri gibi başka kaynaklara başvurabilirler. Ancak her insan gerçek, samimi bir bağa ihtiyaç duyar, pornonun sunduğu ekrandaki sahte samimiyete değil. Birey ne kadar çok porno izlerse sosyal açıdan o kadar tuhaf hisseder ve bahsettiğimiz gerçek samimiyete dayanan ilişkilerden de bir o kadar mahrum kalır.
Bireyler pornoya bağlandıkça gerçek insanlarla cinsel ilişkiye girme arzularını hepten kaybedebilirler. Gerçekliğin doğal (ve bir o kadar güzel) kusurları ve gerçek insanlar, pornografi endüstrisinin sunduğu fotoşoplanmış fantezilerle, basitçe ifade edersek, yarışamazlar. Tüketiciler duygusal olarak sevdiklerinden gitgide uzaklaşmaya başlarlar, böylece kendilerini daha da izole etmiş olurlar. Porno, tüketicilerini arkadaşlarından ve ailelerinden çeker koparır, böylece tüketicilerin gerçek hayattan mahrum kalmalarına ve sevdiklerinden uzaklaşmalarına sebep olur.
Anksiyete Bozukluğu
“Eğer kendinize değer vermekte zorlanıyorsanız, pornografi bağımlılığı yalnızca bu ateşi körükleyecektir. Dahası, kendinizden giderek daha fazla nefret ettiğiniz ve buna sebep olan yıkıcı davranışları da devam ettirdiğiniz o döngünün daha derinlerine iter sizi,” diyor Dan Gray (LCSW, CSAT), ki kendisi kompülsif porno tüketimi ve porno bağımlılığı sorunlarını çözmek amacıyla porno bağımlıları ile çalışan, yetkili bir seks bağımlılığı terapistidir.
Pornografi; tüketicilerin psikolojik, fiziksel ve duygusal sağlıklarına büyük zararlar verebilir. Birçok insan kendilerinin, sosyal ilişkilerinin ve hayatlarının pek de memnun olmadıkları diğer yönleri hakkındaki gerçek duygularını pornografi aracılığıyla örtbas etmeye çalışır. Nihayetinde ise kendilerini, gerçek aşkı bulmaktan/tecrübe etmekten mahrum bıraktıkları gibi bir de kendileri veya hayatlarının diğer yönleri hakkında eskisinden de kötü hissediyorlar.
Porno izlemekten kaynaklanan suçluluk ve utanç duyguları bireyin öz saygı ve öz güvenine kayda değer derecede hasar verebilir ve diğer insanlarla etkileşim kurma becerilerini negatif olarak etkileyebilir. Eğer birey düşük özsaygıya sahipse pornografi genel olarak durumu daha da kötü kılar ve böylece bireyi anksiyete ve yıkımla dolu bir gelecek beklemektedir. Günün sonunda, pornografinin gerçek anlamda bütün bunlara değdiğini düşünüyor musunuz?
Bu Neden Önemli?
2005 yılında 400 internet kullanıcısının katıldığı bir çalışma porno ve yalnızlık arasında kayda değer bir bağlantı olduğunu gösterdi. Porno videolarında aktörlerin ve aktrislerin kusurlarının fotoşop vb. yollarla kaldırılması, bireylerin iki insan arasındaki fiziksel sevgi gösterisine dair gerçek dışı beklentilere girmelerine sebep oluyor. Porno videolarında insanların kusursuz gösterilmeleri, gerçek hayattaki kadınlar ve erkeklerin asla boy ölçüşemeyeceği beklentiler oluşturuyor. Ve bu da doğal olarak porno tüketicilerinin gerçek ilişkilerde içten içe tatmin olamamalarına yol açıyor.
Araştırmalar gösteriyor ki birey ne kadar çok porno izlerse, gerçek bir insan veya ilişkinin onu tahrik etmesi de o kadar zorlaşıyor. Sonuç olarak, birçok porno tüketicisi kendilerinde bir sorun olduğunu düşünmeye başlıyorlar, ne de olsa gerçek bir insan onları tahrik edemiyor – ki bu insanların ancak çok azının samimi ve içten bir ilişkisi mevcut. Bu durum, bireylerin akıl ve duygusal sağlıklarına zarar verebiliyor.
Günün sonunda pornodan uzak durmayı kendinize borçlusunuz demek yerinde bile olurdu. Çünkü tekrar tekrar pornoya sığınmak siz fark edemeden anksiyete, depresyon ve yalnızlık duygularına yol açabilir. Birkaç dakikalığına sizi tatmin ediyor olabilir, fakat sonrasında sizden aldığı şeyleri düşününce siz de yarar-zarar terazisinde pornonun hangi tarafa ağır bastığını anlayacaksınız.
Bahse girerim ki porno alışkanlığı hayatınızda pozitif ve sağlıklı bir şeye katkı sağladığınızı hissetmenizi sağlamıyordur. Muhtemelen tam tersidir. Bu bile bu alışkanlığın bir yerine tekmeyi basıp hayatınızdan kapı dışarı etmek için yeterli bir sebeptir aslında.