Dopamin ve Tolerans Sistemi
Bu yazı Umut Bural’ın yazdığı Hayatınızı Mahveden Şey kitabından alınmıştır.
Sonunda sağlıklı bir hayatın en kilit unsuruna geldik. Dopamin! Dopaminin bu kadar önemli olmasının sebebi beyinde çok fazla yere ulaşmasıdır. Az önce zaten yazmıştık. Dopamin beynimizde, bizi insan yapan, duygularımızı kontrol eden, motor davranışlarımızı sağlayan, hafızamızdan sorumlu olan yerlere ulaşmaktadır.
Dopaminin hayatımızdaki etkilerini sıralayacak olursak: Dikkatimizi, motivasyonumuzu, hayattan zevk almamızı, hayatımızı geliştirmemizi, belleğimizi, karar verme performansımızı, sosyal statümüzü dahi etkilemektedir. Bunlar da ne tesadüf ki pornografi bağımlıların en çok müzdarip olduğu konular. Bunları pornografinin neden olduğu zihinsel işlev bozukluğu kısmında zaten işleyeceğiz. Bu bölümde dopamin sisteminin nasıl çalıştığını ve bozulduğu takdirde bizi nasıl bir zombiye dönüştürdüğünü anlatacağım.
Öncelikle dopamin nedir? Dopamin bir nörotransmitterdir. Nörotransmitteri anlatabilmem için nöronları anlatmam gerek. Nöronlar sinir sistemimizi oluşturan sinir hücreleridir. Sinirsel uyarıları elektriksel sinyaller biçiminde iletirler. Nöron çekirdekten, hücre gövdesinden ve dentritlerden oluşurlar. Aksonlarsayesinde diğer nöronlarla bağlantı kurarlar. Bu bağlantılar sinaps adını verdiğimiz boşluklar aracılığıyla gerçekleşir. Sinapslar ikiye ayrılır. Birisi elektriksel sinapslar, diğeri ise kimyasal sinapslar. Dopamin kimyasal sinapslar sayesinde taşınır.
İşleyişi şu şekildedir: Beyin üst tavan bölgesinden salgılanarak yolculuk başlar. Sinir gövdesinden sinir ucuna, yani sinapsa doğru iletilen sinyal sinir ucuna ulaştığında dopaminler salınır. İşte asıl olay burada. Kıyıdan sinapsa, yani boşluğa salınan dopaminler karşı kıyıdaki reseptörlere tutunarak uyarımı gerçekleştirir. Dopamin düzenli olarak salgılanmaktadır. Su içtiğinizde, yürüdüğünüzde, çikolata yediğinizde sadece salgılanma miktarı değişir. Bağımlılık yaratıcı davranışların ve maddelerin sistemi bozmasının sebebi normal seviyenin çok üzerinde dopamin salgılatmasıdır.
Daha iyi anlamanız açısından birim örneği vereceğim. Su içtiğinizde 10 birim, çikolata yediğinizde 25 birim, spor yaptığınızda 15 birim, sevdiğiniz bir dostunuzla muhabbet ettiğinizde 35 birim dopamin salgılarsınız. Dediğim gibi dopamin sürekli salgılanır ancak düzeyi değişir. Uyuşturucu kullandığınızda ya da porno izlediğinizde ise dopamin seviyeniz birden 400-500 seviyelerine çıkar. İşte bağımlılığa ve problemlere neden olan unsur bu ekstrem yükseliştir. Buna karşı beynimiz sağlığını korumak için dopamini algılayan alıcılarını kapatır. Önemli olan salgılanan değil algılanan dopamindir. Ekstrem dopamin artışı sonrası kapanan reseptörler nedeniyle 25 birim dopamin salgılatan çikolatadan, 15 birim dopamin salgılatan spordan artık eskisi kadar zevk almazsınız çünkü aynı miktar dopamini salgılamanıza rağmen aynı miktar alıcıya sahip değilsinizdir.
Doğal ve güzel aktivitelerden zevk alamamak asıl problemin sadece sebebini oluşturuyor. Asıl problem artık zevk alınmadığı yani yeterince dopamin uyarılması sağlanamadığı için bu aktivitelerin ödül sistemi tarafından teşvik edilmemesi.
Ödül sistemini anlatırken ne demiştik? Ödül sistemi bizi hayatta tutmaya çalışır ve hayatımızı geliştirecek aktiviteler için bizi teşvik eder. Bir avcı avlandıktan sonra karnını doyurarak yüksek çabasının karşılığında dopamin salgılar ve bu dopamin sayesinde beyin bu davranışı tekrarlamak ister.
Ayrıca ödül mekanizması sağlıklı çalıştığında içsel motivasyonumuzu da sağlamaktadır. Yüksek dopamin salınımıyla bozulan ödül mekanizmasının negatif etkileri birbiriyle çarpılarak devleşmektedir. Şöyle örneklendirebiliriz: Ödül sisteminiz son derece sağlıklı, ekstrem uyaranlarla dopamin reseptörlerinizi bozmuyorsunuz. Bu sayede ödül sisteminiz sağlıklı çalışıp daha motive olmanızı sağlamanın yanı sıra uzun vadeli mutluluklar için yaptığınız çabalardan da zevk almaktadır. Bol miktarda dopamin reseptörü bulunan prefrontal korteksin de sağlıklı biçimde çalışmasıyla kişi akış denen, kusursuz dikkat haline geçip saatlerce çalışabilir. Bağımlılıktan kurtulan kişilerin paylaştıkları etkilerden birisi de artık daha uzun süre çalışabildikleri ve bundan mutluluk duymalarıdır. Dediğimiz gibi dopamin her aktivitede az ya da çok salgılanır. Önemli olan onu algılayacak sağlıklı reseptörlerimizin bulunmasıdır. Bir insan çalışırken de dopamin salgılar. Örneğin size bu kitabı yazabilmek için yaklaşık 1 aydır 3 yıldır defalarca kez okuduğum, saatlerce konuştuğum konular hakkında kaynak taraması yapmam, bu kaynakları kategorize edip notlar almam aslında sıkıcı bir iş olarak görünebilir. Ama bu kitap sayesinde binlerce hayatın değişeceğini bildiğim için saatlerimi bu uğraşa ayırabiliyor ve bundan mutlu olabiliyorum.
Hadi gelin madalyonun diğer yüzüne bakalım. Sağlıklı bir ödül sistemine sahip arkadaşımız pornografiye, kumara, alkole ya da uyuşturucuya başlasın. Bu arkadaşımızın beyninde daha önceden bahsettiğimiz kritik bölgelerdeki dopamin reseptörleri zarar görerek artık normal aktivitelerden tatmin olmamaya başlayacak. Zehirlenen ödül sistemi artık kişiyi faydalı aktiviteler için teşvik etmek yerine sürekli olarak uyuşturucu maddeye yönlendirecek. Ödül sisteminin bu değişimi kimi bağımlılıklarda 1 haftada olurken kimi bağımlılıklarda da yavaş yavaş hiç fark ettirmeden aylar içerisinde olabiliyo. Durum böyle olunca kişi ders çalışmanın salgılattığı dopamini algılayamayacak, prefrontal korteksinin eskisi gibi çalışamaması nedeniyle odaklanma problemleri yaşayacak, maddenin ya da davranışın yüksek dopamin salgılatması nedeniyle aklına sık sık maddede ya da davranış gelecek. Sizce beyin zevk aldığı eylemleri mi tekrar etmek ister yoksa negatif geri bildirimlerde bulunan eylemleri mi? Ders çalışmak sadece bir örnek. Ders yerine dostlarla vakit geçirmeyi, hobiler bulmayı, işte çalışmayı, kendini geliştirmeyi koyabilirsiniz. Beyin bu durumda dopaminini algılayamadığı, başarılı olamadığı, dikkatini toplayamadığı davranış yerine dopaminini ekstrem seviyede yükselten bağımlılıklara yönelecektir. Bu durumun şiddeti bağımlılıktan bağımlılığa değişebilir.
Ama hiç merak etmeyin. Beyin zaman içerisinde maddeden ya da davranıştan uzak durulduğunda reseptörlerini açabiliyor. Zaten Neverfap’in kişideki etkilerinin en büyük kaynağı bu reseptör açılmasıdır. Reseptör açılmasını ileriki sayfalarda detaylıca inceleyeceğiz. Şimdi tolerans sistemine geçelim.
Özetle dopaminin ekstrem dozda salınımı ile beyin, sağlığını korumak adına reseptörlerini kapatıyor ve kişi normal aktivitelerden zevk almamaya başlıyor. Peki normal aktivitelerden alınan zevk azalırken bağımlılık yapan maddeye ya da davranışa ne oluyor? Reseptörlerin kapanmasıyla bağımlılık yapıcı maddelerden alınan zevk de giderek azalıyor. Bu durumda da kişi aynı etkiyi alabilmek için kişi ya maddenin sıklığını ya da dozajını arttırıyor. İşte buna bağımlılıkta tolerans geliştirme deniyor.
Günde bir içilen sigaranın dörde, beşe çıkması; git gide daha sık ve ağır uyuşturucu kullanımı, ayda bir içilen alkolün her gün içilmeye başlanması buna örnektir. Pornografi bağımlılığı tolerans bakımından en lanet bağımlılıktır çünkü bir sınırı yoktur. Bir uyuşturucu bağımlısı tolerans geliştirip altın vuruşa doğru giderek hayatını kaybedebilir ama bir pornografi bağımlısı sonsuza kadar tolerans geliştirebilir.
Tolerans neydi? Kişinin aynı etkiyi alabilmesi için sıklığı ya da şiddeti arttırmasıydı. 10-11 yaşlarındaki bir genç, ki 7-8 yaşlarına kadar düştüğü söyleniyor, pornografi ile tanıştığında son derece masum pornolar izleyecektir. Yükselen dopamine karşın kapanan reseptörler nedeniyle tolerans geliştirecek, geçmişte izlediği pornoları tekrar seyretmeyecektir. Bunun yerine farklı fetişlere, farklı kadınlara yönelecektir.
Pornografiye başlayan birisi 1 hafta içerisinde suç teşkil eden kategorilere kayacak kadar kadar tolerans geliştirilebilir. Peki ortak bir tolerans gelişim modeli var mı? 3 yılda pornoya karşı yüksek tolerans edinmiş çok sayıda bağımlı gördük. Bu bağımlıların geliştirdikleri toleranslar ufak noktalar haricinde hemen hemen aynıydı. Normal belki de softcore pornolarla başlayıp tüm kategorileri gezdikten sonra artık şiddet içeren ponolara kaymaya başlıyorlar. Tabii bunu bilen şirketler de filmlerindeki şiddeti arttırdıkça arttırıyor. Şiddet de zaman içerisinde artıyor. İlk olarak hafif şiddet, sonrasında yönelim tamamen domine etmeye, üzerine tükürme, idrarını yapmaya ve BDSM’ye doğru ilerliyor. Bu BDSM noktasına gelenlerin bir sonraki durağı transeksüellerin bulunduğu kategori oluyor. Popüler bir porno sitesinin paylaştığı 2015, 2016, 2017 ve 2018 yıllarındaki istatistiklere bakıldığında transeksüel porno aramalarının özellikle 35 yaş ve üzerinde git gide arttığını görebiliyoruz. Transeksüel videların izlenmesi sadece 35 yaş ve üzerine ait değil, 15, 16 yaşlarında hızlıca tolerans geliştiren bireyler bu kategorilere kayıyorlar. Transeksüel videoları genellikle hemcinslerinin homoseksüel videoları takip ediyor. Bu insanlar homoseksüel olmamalarına rağmen daha fazla dopamin salgılamak adına homoseksüel, transeksüel videolar izliyorlar. Bu yalnızca dopamin sistemlerini mahvetmekle kalmıyor, cinsel kimlik kaymalarına neden oluyor, psikolojilerini tamamen yıkıyor, cinsel kimlik kaymasının yarattığı acıyla kıvranıyorlar. Dediğim gibi pornografide toleransın sınırı yok. Bunun da ötesine geçip çocuk pornosuna, hayvanlarla ilişkiye girilen, ölülerle ilişkiye girilen pornolara kadar gidebiliyorlar.
Durum çok korkutucu. Gerçekten çok korkutucu. Bu işin sınırı yok. Eroin yüksek toleransta sizi altın vuruşa götürerek sizden canınızı alır, pornografi ise sizi git gide bataklığa saplayarak size her gün işkence eder. Pornografideki tolerans sınırsızdır.
Maalesef bu toleransa kapılıp sapkınlaşan insanlar aramızdalar ve sayıları yok sayılamayacak kadar fazla. Biz gençlerimizi, yetişkinlerimizi, ebeveynlerimizi pornografiye karşı yıllarca bilinçlendirmezken pornografi toplumumuzda yıllar içerisinde böylesi derin yaralar açtı. Bu kitabı yazma sebebim de artık bu yaraların iyileşmesini ve yeni yaraların açılmamasını sağlamak. Neyse konuyu dağıtmayalım, sosyolojik etkilere ilerleyen bölümlerde zaten geleceğiz.
Tolerans sistemini de bitirdikten sonra bağımlılıkta kritik rolü olan DeltaFosB’ye değinip pornografinin yarattığı zararlara geçeceğiz.
DeltaFosB
DeltaFosB ödül sistemini tetikleyen kimyasallar arasındadır. Değinmemizin sebebi ilginç etkilere neden olmasıdır. DeltaFosB dengeli çalıştığıda yeni yetenekler kazanmamızda, sağlıklı eylemlerle ödül bağlantısını kurmamızda çok etkilidir. Ancak tıpki dopaminde olduğu gibi fazla salınımı büyük zararlar yaratmaktadır. Gençleri yetişkinlere göre daha fazla etkilemektedir.
Pornografinin tolerans sistemi dışında diğer bağımlılıklardan bir diğer farkı da ekstrem dopamin seviyesini saatlerce koruyabilmesidir. Diğer bağımlılıkların anlık olarak eriştiği seviyeye pornografi tüketicisi kısa sürede çıkıp saatler boyu seviyede kalabilir. Bunun gerçekleşmesini de DeltaFosB sağlamaktadır. Ayrıca DeltaFosB tetikleyici unsurları birbirleriyle eşler. Şiddet içeren bir pornodan doğal biçimde tetiklendiğinizde şiddet ile tetiklenmeyi birbirine eşleyecektir.
Bir diğer zararı da pornografinin hatırlanmasını, kısa ve uzun vadelerde tekrar istenmesini sağlamasıdır. DeltaFosB şu mesajı verir: “Bu çok güzel, bunu hatırlayayım ki ileride tekrar yapabileyim.” DeltaFosB seviyesi normal seviyesine siz pornoyu bıraktan aylar sonra dönecektir. Bu nedenle pornoyu bıraktıktan sonraki birkaç ay seyrek de olsa krize girmenizin sebebi DeltaFosB’dir.
Yazının alıntılandığı Hayatınızı Mahveden Şey B:01 Pornografinin Beyne Zararları dijital kitabını almak için buraya tıklayabilirsiniz.
Teşekkürler Neverfap Akademi çalışmalarınız asla boşuna değil.
Hocam benim bir sorum var çok güzel yazmışsınız ama bir sorum var.
Bu DeltaFosB myaklaşık kaç ay sonra normal seviyesinde çalışıyor.Siz orda aylar demişsiniz süreyi belirtmemissizin lütfen yazarmısınız çok merak ettim.
Net bir süre yok ancak 180 güne kadar bulabiliyor dostum yanlış hatırlamıyorsam.
Dopamin nöronu sayısı kaç bilginiz var mı bir yerde 20000 gördüm başka bir yerde 400.000
Peki DeltaFosB beyinden silinirmi.?